Türkiyeli kadınlar, bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü daha eşitlik, özgürlük, barış; şiddetsiz, sömürüsüz, insanca bir yaşam talepleriyle karşılıyor. Ülkenin her yerinde kadınlar, kapitalizme, cinsiyetçiliğe, heteroseksizme, ayrımcılığa, savaşa, erkek egemen iktidara, kadın cinayetlerine karşı bugün sokağa çıkıyor.
HER GÜN 5 KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR!
»Kadın cinayetleri AKP iktidarında yüzde 1400 arttı.Türkiye’de her gün ortalama 5 kadın, en yakınlarındaki erkekler tarafından katlediliyor. Yalnızca 2011 yılında 232 kadın öldürüldü.
»Boşanmak istemek, cinsel ilişkiyi reddetmek, beyaz tayt giymek, hatta tuzluğu uzatmamak…Kadınları katleden erkekler, bu “gerekçelerle” cezalarında indirim talep ediyor. Mahkemeler de tüm bunları haksız tahrik nedeni sayıp cezalarda indirime gidiyor.
»Devlet, şiddet mağduru kadınları korumuyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, devlet, erkek şiddetinden kaçıp kendisine sığınan kadınların yüzde 73’ünü koru(ya)madı ve ölüme terk etti.
»Belediye yasasına göre, nüfusu 50 bini geçen her yerde, belediyeler şiddet mağduru kadınlar için sığınak açmak zorunda. Buna göre Türkiye’de en az 400 kadın sığınağının olması gerekiyordu. Ama yalnızca 79 sığınak var! Bu sığınaklar da kadınlara gerekli desteği sunabilecek yeterlilikte değil.
»Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın ve çocuk, erkeklerin cinsel şiddetine, taciz ve tecavüzüne maruz kalıyor. Kadın örgütlerinin verilerine göre, yalnızca 2011 yılında en az 610 kadın tacize maruz kaldı, 179 kadın tecavüze uğradı.
DÜNYANIN EN YOKSULLARI KADINLAR
»Neoliberal politikalar sonucu yoksulluk giderek artıyor, yoksulların büyük bölümünü de kadınlar oluşturuyor. Dünyada açlık çeken her 10 kişiden 7’si kadın. Kadınlar Türkiye’de de yoksulluğun en ağır biçimlerini yaşıyorlar.
»Kadınlar düşük ücretli, güvencesiz, esnek çalışmanın yaygın olduğu işlerde çalıştırılıyorlar. Kriz dönemlerinde ilk işten çıkarılanlar da yine kadın işçi ve emekçiler oluyor.
»Türkiye’de kadınların yalnızca yüzde 29’u işgücüne katılıyor. Kadınlar çocuk sahibi olduklarında çoğunlukla işi bırakmak zorunda kalıyorlar.
»Pek çok işkolunda kadınlar, kendileriyle aynı işleri yapan erkeklerden yüzde 20-30 oranında daha az ücret alıyorlar. Örneğin tarımda çalışan kadınların gelirleri, tarımda çalışan erkeklerin gelirinin yüzde 8’ine denk geliyor.
KADINLAR EVLERE HAPSEDİLİYOR
»Toplumdaki geleneksel “kadınlık” rolleri, cinsiyetçi işbölümü, kadınları ev ve bakım işlerine mahkûm ediyor. “Ev kadınlığı”, kadınların asli görevi olarak görülüyor. Bu egemen anlayış, kadınları evlere hapsediyor.
»Dünyada ücretsiz işlerin 3’te 2’sini kadınlar yapıyor. Kadınlar, ev işleri ile çocuk-hasta-yaşlı bakımı için yoğun emek harcıyor. Ancak bu emek yok sayılıyor, görünmüyor. Ev dışında çalışan kadınlar da “ev kadınlığı” görevinden kurtulamıyorlar. Hem evde hem işte çalışıp çifte mesai yapıyorlar.
»Asıl sorumluluğunun “ev kadınlığı” olduğuna inandırılmış kadınlar, çalışma yaşamında da sömürülmeye daha açık hale geliyor. Eve para getirmek erkeklerin sorumluluğu olarak görüldüğünden, ev dışında çalışan kadınların harcadığı emeğe “ev bütçesine katkı” gözüyle bakılıyor. Kadınların çalışıp çalışmama kararı dahi kendisine bırakılmıyor.
KADIN DÜŞMANI AKP!
»AKP hükümeti, çıkarılmasına ön ayak olduğu hiçbir yasada, kadınların eşitsizlikten kaynaklanan bu durumunu dikkate almıyor. Aksine, kadınların ucuz ya da bedava işgücü olarak daha fazla sömürülmesine yol açan düzenlemeler peşinde koşuyor. Meclis’e gelen, 4+4+4 olarak bilinen eğitim düzenlemesi de yine bu amacı taşıdığı gerekçesiyle eleştirilerin odağında.
»Çıkarılan yasalarda kadınlarla erkekler arasında fiili eşitlik varmış farz ediliyor. Örneğin kadınlar, hem evde hem de dışarıda çalıştıkları için çifte mesai yaptıklarını, bu nedenle erken emeklilik hakkı istediklerini söylüyorlar; ancak bu talepleri karşılık görmüyor.
»Eve hapsedilen, güvencesiz çalışan kadınlar sosyal güvenlik sisteminin dışında bırakılıyor. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi, zaten bu hizmetlere ulaşmakta zorluk çeken kadınları daha da zor durumda bırakıyor.
»Başbakan Erdoğan’ın ve diğer hükümet yetkililerinin kadın-erkek eşitliğine inanmadıkları ya da kadını birey olarak değil ailenin parçası olarak gördükleri yönündeki cinsiyetçi söylemleri, eşitsizliğinin derinleşmesine, erkek şiddetinin artmasına hizmet ediyor.
KARAR MEKANİZMALARINDA YOKLAR
»Türkiye nüfusunun yarısı kadın, ama bu ülkeyi hep erkekler yönetiyor. Meclis’te bulunan 550 milletvekilinin yalnızca 78’i kadın. Buna göre TBMM’de kadınların temsil oranı yüzde 14.
»Dünyada çok sayıda ülke parlamentoda eşit temsilin sağlanması için kadınlara yönelik pozitif ayrımcı tedbirlere başvuruyor. Türkiye’de ise pozitif ayrımcılık yalnızca kağıt üstünde var, uygulamaya geçirilmiyor.
»Kadınlar yerel yönetimlerde de yoklar. Yerel yönetimlerde kadın temsil oranı binde 9. 2877 erkek belediye başkanına karşılık yalnızca 26 kadın belediye başkanı var. Yalnızca iki il belediyesinin başında kadınlar var.
BARIŞ İÇİN ISRAR EDİYORLAR
»Kadınların 2012 8 Mart’ındaki taleplerinin başında yine “barış” geliyor. AKP hükümetinin şiddeti ve imhayı esas alan politikaları, Kürt halkına yönelik askeri ve siyasi operasyonlar, barış umutlarının körelmesine yol açıyor. Savaşın en ağır bedellerini ise yine kadınlar ödüyor. Savaşı körükleyen tüm politika ve söylemler, kadınlara cinsel şiddet, işkence, tutuklamalar, cezaevi kapıları, evlat acısı olarak geri dönüyor.
»BDP’de siyaset yapan kadınlar, sendikacı kadınlar, öğretim üyeleri, gazeteciler, birbiri ardına yapılan operasyonlarla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hemen her gün yeni bir operasyon haberi geliyor. Kürt halkının oylarıyla seçilen, şu an cezaevinde bulunan BDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak, 20 Şubat’tan bu yana açlık grevinde.
»Kadınlar, yaşadıkları tüm acılara karşın egemen savaş diline karşın barışı savunmayı, “Barış için ısrar ediyoruz” diyerek taleplerini dile getirmeyi sürdürüyor.
Susma haykır lezbiyenler vardır
Etnİk kimliğinden ötürü baskı gören kadınların yanında, çok sayıda kadın da cinsel kimliği nedeniyle baskı altında. Egemen olan heteroseksist zihniyet, LGBTT bireylerin ötekileştirilmesine, yok sayılmasına, hatta yok edilmesine yol açıyor. Trans kadınlar erkekler tarafından hunharca katlediliyor. Lezbiyen kadınlar, erkeklerin yoğun tacizi altında yaşamını sürdürmek durumunda kalıyor.