13 Eylül 2012 Perşembe

felsefespri


Öyle bir blog doğdu ki yorumsuz:

Biz “felsefespri”den şapka çıkartmanın da ötesinde, önünde ceket iliklenecek dört satır sunuyoruz, gerisini siz düşünün artık:

dışarısı öyle gri ki menekşe yetişmiyor içimizde,
şimdi biz dışarıya çıktık, fırsat bu fırsat menekşe…
blog sayfalarını süsleyecek binlerce çiçeğimiz,
biz ki sizinle birçok sersem daha ederiz.

22 Nisan 2012 Pazar

Irkçı Köpek Emre Belözoğlu

Fenerbahçe-Trabzonspor maçın ilk yarısında Emre Belözoğlu ile gerginlik yaşayan Didier Zokora, Fenerbahçeli oyuncunun kendisine "ırkçı" söylemlerde bulunduğunu söyledi. Fildişi Sahilili oyuncu, "Emre Belözoğlu bana 'Pis zenci' diye hakaret etti. Bunu kabullenemiyorum" dedi.

Disiplin talimatında yer alan madde şu şekilde:
MADDE 41 – AYRIMCILIK
(1) Irk, dil, din, etnik köken ayrımcılığı yaparak insanlık onurunu herhangi bir şekilde zedeleyen kişiler, soyunma odasına ve yedek kulübesine giriş yasağı, müsabakadan men, stadyuma giriş yasağı veya hak mahrumiyeti cezası ile cezalandırılır.
(2) Mensupları 1. fıkrada tanımlanan fiili gerçekleştiren kulüp ise 4.000.-TL ile 50.000.-TL arası para cezası ile cezalandırılır.
(3) İhlalin ağırlığına göre kulübe bir veya daha fazla müsabakayı seyircisiz oynama, saha kapatma, hükmen mağlubiyet, puan silme ve ihraç gibi ek cezalar da verilebilir.
(4) Müsabaka öncesinde, esnasında ve sonrasında her türlü ideolojik propaganda yapmak yasaktır. Bu yasağa uyulmaması halinde bu maddede belirtilen cezalar uygulanır.
Sosyal Medya: "Emre Futboldan Men Edilsin"
Bu arada TFF talimatına göre ceza alması muhtemel olan Emre Belözloğlu için, sosyal medyada büyük bir kampanya başlatıldı. Sarı-lacivertli ekibin ezeli rakip taraftarlarının büyük katılımı ile twitter’da başlatılan kampanyada Emre Belözoğlu'nun futboldan men edilmesi istendi.

15 Nisan 2012 Pazar

Vedat Kemer'den Suriye karikatürü

Akşam gazetesi karikatüristi Vedat Kemer, "bugünkü" karikatüründe AKP'nin Suriye'ye dönük saldırganlığını konu etti.

11 Nisan 2012 Çarşamba

10 Nisan 2012 Salı

Halil İNCESU - CümleAlem


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ''İkinci nükleer santral ihalesine iki ay içerisinde karar vereceğiz'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi temaslarda bulunmak amacıyla Çin'e yaptığı ziyarete eşlik eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, basın mensuplarıyla yaptığı sohbette Türkiye'de gerçekleştirilecek, ikinci nükleer santral ihalesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

''İkinci nükleer santral ihalesine iki ay içerisinde karar vereceğiz'' diyen Bakan Yıldız, Türkiye'de yapılacak ikinci nükleer santral konusunda Güney Kore, Japonya, Rusya ve Çin'in ön plana çıktığını belirterek, ''İkinci nükleer santrali Çin'in yapıp yapmayacağına bu gezide karar verilecek'' diye konuştu.

Bakan Yıldız, konuyla ilgili olarak Çin Enerji Bakanı ile bir görüşme yapacağını da bildirdi.


4 Nisan 2012 Çarşamba

Ödüllü filmi ‘sakıncalı’ buldular - EVRENSEL


Akdeniz Üniversitesi yönetimi, Felsefe Topluluğu tarafından üniversitede gösterimi yapılması planlanan ödüllü “Press” filmine, “sakıncalı” bulunduğu gerekçesiyle izin vermedi.

Üniversitede düzenli etkinlik yapan yegane topluluklardan biri olan Felsefe Topluluğu geçtiğimiz günlerde Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının 90’lı yıllarda Diyarbakır’da yaşadıklarını anlatan Sedat Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı “Press” filmini göstermek için başvuruda bulundu. İnternet üzerinden de duyurularının yapıldığı film gösterimi, üniversite yönetimi tarafından önce ertelendi, ardından da “sakıncalı” bulunduğu gerekçesiyle iptal edildi. Üniversitenin sakıncalı bulduğu Press’in uluslararası ödülleri bulunuyor.

Felsefe Topluluğu Başkanı Eren Gürleyük, şaşkınlık içinde bulunduklarını belirterek, “Özellikle son dönemde gazetecilere yönelik yaşanan operasyonları da konuşabilmek istiyorduk. Filmi güncel ve ödüllü bir film olduğu için tercih ettik” dedi. Gürleyük, kendilerine iletilen yazı ile önce erteleme kararını aldıklarını ardından gösterimin sakıncalı olduğu gerekçesi sunularak iptal edildiğini söyledi.

Asıl gerekçenin sözlü olarak kendilerine iletildiğini ileri süren Gürleyük, topluluğun sosyal paylaşım sitesi “facebook”ta yazılan, “Press filmi gösterimini tutuklu öğrencilerle dayanışma amaçlı yapıyoruz, ve bu gösterime Akdeniz Üniversitesi öğrencilerini, öğrenci topluluklarını, öğretim üyelerini ve emekçilerini, bu haksızlığa ve adaletsizliğe karşı, birlikte mücadeleye çağırıyoruz” ifadelerinden kaynaklı olduğunu belirtti. Gürleyük, bu yazının kendileri tarafından yazılmadığını fakat böyle bir durumda da bir sakınca bulmadıklarını vurguladı.

FİLM HAKKINDA

Yönetmenliğini ve senaristliğini Sedat Yılmaz’ın yaptığı Press filmi, daha bir hafta kadar önce hakkında bir aylık kapatma kararı verilen ve daha önce de defalarca kapatılıp çalışanları cinayete kurban giden Özgür Gündem gazetesi muhabirlerine yönelik yapılan işkence, tehdit ve cinayetleri; aslında Türkiye’de muhalif gazetecilik yapmanın zorluğunu ele alıyor. 47. Altın Portakal Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan filmin başka birçok ödülü de bulunuyor. (Antalya/EVRENSEL)


‘İLAHİ’ ADALET Mİ?

Akdeniz Üniversitesi’ndeki tek sansür film gösteriminde yaşanmadı. Hukuk Fakültesi binasında 2006 yılında üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi olan Dr.Esma Civcir ve arkadaşları tarafından yapılan “Adaletin gözü kördür” isimli tablo yeni açılan İlahiyat Fakültesi’nin eski Hukuk Fakültesi binasına geçmesiyle ortadan kayboldu. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği yayını olan Akademik Bilinç bu haberi “Yorumsuz” olarak kapaktan verdi.

1 Nisan 2012 Pazar

Ercan Akyol Çiziyor

Kamuoyunda “4+4+4” olarak bilinen ve zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

31 Mart 2012 Cumartesi

Eşek Leman'ın başına geçerse

2006 yılında Fransa'da yapılan araştırmalara göre eşek sütünün protein bakımından en zengin süt olduğu kanıtlanmıştır.

29 Mart 2012 Perşembe

Cihan Kırmızıgül'e tahliye kararı verildi

Ercan Akyol, 25 Mart 2012 Pazar günü Milliyet'te yayımlanan karikatüründe "POŞU POŞUNA" 25 ay hapis yatan Cihan Kırmızıgül'ü çizmiş...

Mustafa Bilgin / Hayat Epik Tiyatrosu

29 Mart 2012 - Cumhuriyet

18 Mart 2012 Pazar

Kürdistan'da Newroz


Hükümetin provokatif yasak kararına rağmen, Kürtler Newroz programını değiştirmedi. Bugün İstanbul ve Amed’de alanlara çıkan milyonlar, Kürt kimliğinin tanınması, Kürtlere siyasi statü, anadilde eğitim hakkı ve Öcalan’a özgürlük taleplerini haykırdı.

14 Mart 2012 Çarşamba

Zamanaşımı PENGUEN'in kapağında


Mizah dergisi Penguen bu hafta kapağına, Sivas davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesini taşıdı.

2 Temmuz 1993 günü Sivas'taki Madımak Oteli'nde 33 aydın ve 2 otel görevlisinin yanarak ölmesi olayının 5 sanığı hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesi Penguen'i de rahatsız etti.

Penguen piyasaya çıkan yeni sayısında kapağını Sivas Davası'nın düşmesine ayırdı.

10 Mart 2012 Cumartesi

Halil İNCESU ÇİZİYOR

Türkiyeli kadınlar, bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü daha eşitlik, özgürlük, barış; şiddetsiz, sömürüsüz, insanca bir yaşam talepleriyle karşılıyor. Ülkenin her yerinde kadınlar, kapitalizme, cinsiyetçiliğe, heteroseksizme, ayrımcılığa, savaşa, erkek egemen iktidara, kadın cinayetlerine karşı bugün sokağa çıkıyor.

HER GÜN 5 KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR!
»Kadın cinayetleri AKP iktidarında yüzde 1400 arttı.Türkiye’de her gün ortalama 5 kadın, en yakınlarındaki erkekler tarafından katlediliyor. Yalnızca 2011 yılında 232 kadın öldürüldü.

»Boşanmak istemek, cinsel ilişkiyi reddetmek, beyaz tayt giymek, hatta tuzluğu uzatmamak…Kadınları katleden erkekler, bu “gerekçelerle” cezalarında indirim talep ediyor. Mahkemeler de tüm bunları haksız tahrik nedeni sayıp cezalarda indirime gidiyor.

»Devlet, şiddet mağduru kadınları korumuyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, devlet, erkek şiddetinden kaçıp kendisine sığınan kadınların yüzde 73’ünü koru(ya)madı ve ölüme terk etti.

»Belediye yasasına göre, nüfusu 50 bini geçen her yerde, belediyeler şiddet mağduru kadınlar için sığınak açmak zorunda. Buna göre Türkiye’de en az 400 kadın sığınağının olması gerekiyordu. Ama yalnızca 79 sığınak var! Bu sığınaklar da kadınlara gerekli desteği sunabilecek yeterlilikte değil.

»Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın ve çocuk, erkeklerin cinsel şiddetine, taciz ve tecavüzüne maruz kalıyor. Kadın örgütlerinin verilerine göre, yalnızca 2011 yılında en az 610 kadın tacize maruz kaldı, 179 kadın tecavüze uğradı.

DÜNYANIN EN YOKSULLARI KADINLAR
»Neoliberal politikalar sonucu yoksulluk giderek artıyor, yoksulların büyük bölümünü de kadınlar oluşturuyor. Dünyada açlık çeken her 10 kişiden 7’si kadın. Kadınlar Türkiye’de de yoksulluğun en ağır biçimlerini yaşıyorlar.

»Kadınlar düşük ücretli, güvencesiz, esnek çalışmanın yaygın olduğu işlerde çalıştırılıyorlar. Kriz dönemlerinde ilk işten çıkarılanlar da yine kadın işçi ve emekçiler oluyor.

»Türkiye’de kadınların yalnızca yüzde 29’u işgücüne katılıyor. Kadınlar çocuk sahibi olduklarında çoğunlukla işi bırakmak zorunda kalıyorlar.

»Pek çok işkolunda kadınlar, kendileriyle aynı işleri yapan erkeklerden yüzde 20-30 oranında daha az ücret alıyorlar. Örneğin tarımda çalışan kadınların gelirleri, tarımda çalışan erkeklerin gelirinin yüzde 8’ine denk geliyor.

KADINLAR EVLERE HAPSEDİLİYOR
»Toplumdaki geleneksel “kadınlık” rolleri, cinsiyetçi işbölümü, kadınları ev ve bakım işlerine mahkûm ediyor. “Ev kadınlığı”, kadınların asli görevi olarak görülüyor. Bu egemen anlayış, kadınları evlere hapsediyor.

»Dünyada ücretsiz işlerin 3’te 2’sini kadınlar yapıyor. Kadınlar, ev işleri ile çocuk-hasta-yaşlı bakımı için yoğun emek harcıyor. Ancak bu emek yok sayılıyor, görünmüyor. Ev dışında çalışan kadınlar da “ev kadınlığı” görevinden kurtulamıyorlar. Hem evde hem işte çalışıp çifte mesai yapıyorlar.

»Asıl sorumluluğunun “ev kadınlığı” olduğuna inandırılmış kadınlar, çalışma yaşamında da sömürülmeye daha açık hale geliyor. Eve para getirmek erkeklerin sorumluluğu olarak görüldüğünden, ev dışında çalışan kadınların harcadığı emeğe “ev bütçesine katkı” gözüyle bakılıyor. Kadınların çalışıp çalışmama kararı dahi kendisine bırakılmıyor.

KADIN DÜŞMANI AKP!
»AKP hükümeti, çıkarılmasına ön ayak olduğu hiçbir yasada, kadınların eşitsizlikten kaynaklanan bu durumunu dikkate almıyor. Aksine, kadınların ucuz ya da bedava işgücü olarak daha fazla sömürülmesine yol açan düzenlemeler peşinde koşuyor. Meclis’e gelen, 4+4+4 olarak bilinen eğitim düzenlemesi de yine bu amacı taşıdığı gerekçesiyle eleştirilerin odağında.

»Çıkarılan yasalarda kadınlarla erkekler arasında fiili eşitlik varmış farz ediliyor. Örneğin kadınlar, hem evde hem de dışarıda çalıştıkları için çifte mesai yaptıklarını, bu nedenle erken emeklilik hakkı istediklerini söylüyorlar; ancak bu talepleri karşılık görmüyor.

»Eve hapsedilen, güvencesiz çalışan kadınlar sosyal güvenlik sisteminin dışında bırakılıyor. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi, zaten bu hizmetlere ulaşmakta zorluk çeken kadınları daha da zor durumda bırakıyor.

»Başbakan Erdoğan’ın ve diğer hükümet yetkililerinin kadın-erkek eşitliğine inanmadıkları ya da kadını birey olarak değil ailenin parçası olarak gördükleri yönündeki cinsiyetçi söylemleri, eşitsizliğinin derinleşmesine, erkek şiddetinin artmasına hizmet ediyor.

KARAR MEKANİZMALARINDA YOKLAR
»Türkiye nüfusunun yarısı kadın, ama bu ülkeyi hep erkekler yönetiyor. Meclis’te bulunan 550 milletvekilinin yalnızca 78’i kadın. Buna göre TBMM’de kadınların temsil oranı yüzde 14.

»Dünyada çok sayıda ülke parlamentoda eşit temsilin sağlanması için kadınlara yönelik pozitif ayrımcı tedbirlere başvuruyor. Türkiye’de ise pozitif ayrımcılık yalnızca kağıt üstünde var, uygulamaya geçirilmiyor.

»Kadınlar yerel yönetimlerde de yoklar. Yerel yönetimlerde kadın temsil oranı binde 9. 2877 erkek belediye başkanına karşılık yalnızca 26 kadın belediye başkanı var. Yalnızca iki il belediyesinin başında kadınlar var.

BARIŞ İÇİN ISRAR EDİYORLAR
»Kadınların 2012 8 Mart’ındaki taleplerinin başında yine “barış” geliyor. AKP hükümetinin şiddeti ve imhayı esas alan politikaları, Kürt halkına yönelik askeri ve siyasi operasyonlar, barış umutlarının körelmesine yol açıyor. Savaşın en ağır bedellerini ise yine kadınlar ödüyor. Savaşı körükleyen tüm politika ve söylemler, kadınlara cinsel şiddet, işkence, tutuklamalar, cezaevi kapıları, evlat acısı olarak geri dönüyor.

»BDP’de siyaset yapan kadınlar, sendikacı kadınlar, öğretim üyeleri, gazeteciler, birbiri ardına yapılan operasyonlarla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hemen her gün yeni bir operasyon haberi geliyor. Kürt halkının oylarıyla seçilen, şu an cezaevinde bulunan BDP Şırnak Milletvekili Selma Irmak, 20 Şubat’tan bu yana açlık grevinde.

»Kadınlar, yaşadıkları tüm acılara karşın egemen savaş diline karşın barışı savunmayı, “Barış için ısrar ediyoruz” diyerek taleplerini dile getirmeyi sürdürüyor.

Susma haykır lezbiyenler vardır

Etnİk kimliğinden ötürü baskı gören kadınların yanında, çok sayıda kadın da cinsel kimliği nedeniyle baskı altında. Egemen olan heteroseksist zihniyet, LGBTT bireylerin ötekileştirilmesine, yok sayılmasına, hatta yok edilmesine yol açıyor. Trans kadınlar erkekler tarafından hunharca katlediliyor. Lezbiyen kadınlar, erkeklerin yoğun tacizi altında yaşamını sürdürmek durumunda kalıyor.

8 Mart 2012 Perşembe

İzel ROZENTAL ÇİZDİ

Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın, ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya devam ediliyor.

7 Mart 2012 Çarşamba

Sivas Katliamı - Zaman Aşımı


Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) AKP’nin, Sivas katliamı sanıklarının zaman aşımından yararlanmaması için CHP’lilerin verdiği yasa teklifinin öncelikle görüşülmesini reddetmesini protesto etti.

CHP’nin verdiği yasa teklifinin öncelikle görüşülmesinin AKP’lilerin oylarıyla reddedildiğine atıf yapan ABF, bunun tam bir “insanlık ayıbı” olduğunun altını çizdi. ABF açıklamasında, bu kararın aynı zamanda, “fiili olarak 2 Temmuz 1993 tarihinde tekbir sesleri eşliğinde ‘Yakın ula yakın’ çığlıklarına destek vermek” anlamına geldiği vurgulandı.

Bu kararın aynı zamanda “İnsanlığa karşı işlenmiş suçlara destek vermek” anlamına geldiği de vurgulanan açıklamada, “AKP’nin bu kararı, katliam sanıklarını mahkemelerde ‘avukat sıfatıyla’ savunan kişilerin; daha sonra AKP’de, bürokraside ve yerel yönetimlerde yükselmelerinin tesadüf olmadığı anlamına gelir” denildi.

AKP’nin bu kararla, 13 Mart 2012’de yapılacak duruşmada mahkemeye “Sivas sanıkları için zaman aşımı kararı al” mesajı verdiği de kaydedilen açıklamada şu görüşler dile getirildi: “Bu karar AKP’nin gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir. Sivas’ta Madımak Otelini yakanları savunanlardan, onlara avukatlık yapanlardan bu ülkeye demokrasi gelmez. Alevilere yönelik her gün kin ve nefret tohumları ekenlerden eşitlik ve adalet de beklenmez!”

Federasyon olarak bugünkü Mecliste zaman aşımını fiili olarak onaylayan zihniyete karşı, Türk Kürt, Alevi Sünni, inancı ve etnik kimliği ne olursa olsun, insan olan ve adalet isteyen herkesi tavır almaya çağırdıkları kaydedilen açıklamada, “En önemlisi de 13 Mart 2012 Salı günü saat 09.00’da Ankara Adliyesi önünde olmaya davet ediyoruz” denildi.
13 Mart Salı günü Ankara Adliyesinde yapılacak duruşma öncesi buluşulup, katillere zaman aşımı uygulamasını engelleme çağrısı yapılan açıklamada, “İnsanlık suçu işleyenlerin cezalandırılmasını istemek için, Alevi ya da Sünni olmak gerekmez, Türk ya da Kürt olmak da gerekmez! İnsan olmak yeter!” denildi. (Ankara/EVRENSEL)


KATLIAMI UNUTMA, UNUTTURMA

Davanın zaman aşımına uğratılmasına tepki gösteren Genç Akademisyenler, internet siteleri üzerinden imza kampanyası başlattı. İnsanlığa karşı işlenen suçların zaman aşımı kavramıyla değerlendirilemeyeceğini söyleyen, Genç Akademisyenler, zaman aşımı kararının çıkması halinde, yeni katliamların önünün açılacağını ve toplumsal barışın ve adalet duygusunun büyük yara alacağı uyarısını yaptı. Davanın görüldüğü, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerine seslenerek, “Mahkemenizden, 13 Mart’ta yapılacak duruşmada Sivas Katliamı’nın insanlığa karşı suç teşkil ettiğinin kabul edilmesini, ve dolayısıyla zamanaşımı kuralının uygulanamayacağının karara bağlanmasını talep ediyoruz” İmza kampanyası, www.ipetitions.com/petition/sivasiunutma/ adlı internet adresinden yapılıyor.

6 Mart 2012 Salı

Engin Ardıç Sıçıyor...


Hominoidea Engin Ardıç:
(Yakından baktım, hiç de fena değiller, incecik genç kadınlar, sıfır yağ, fındık meme, uzun bacak.) Bu kadınlar bünyelerine de güveniyorlar ki kar altında soyunmaktan korkmuyorlar. Vallahi bizim liberal aydınlar da bizim hükümeti protesto için soyunsalar ya çift taraflı sulu zatülcenp olurlar ya da polis tarafından"halkın göz zevkini bozdukları için" tutuklanırlar. Ukraynalı hanımlar göbeklerine de çeşitli sloganlar yazmışlar: "Sizin yüzünüzden fakiriz" gibi. Türk basını olayın üstüne atlamış çünkü hem kadınlar yarı çıplak (belden aşağıda Amerikan kapitalizminin ürünü blucin) hem de solcu. Bir taşla iki kuş: Haberde hem seks var hem sosyal içerik.
e-mizah

Akdeniz Üniversitesi Felsefe Topluluğu


Muhalif öğrenci topluluğunun tüm emektarlarına saygılarımızı ve sevgilerimizi iletiyoruz.

4 Mart 2012 Pazar

Diyarbakır'da polis öğrenci avında

Diyarbakır'da, geçtiğimiz Cuma gününden bu yana Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği (DÜÖDER) ve çok sayıda öğrencinin evlerine baskın düzenlendiği öğrenildi. 3 gün içerisinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Siyasi Şube polisleri tarafından düzenlenen baskınlarda şu ana kadar 15 öğrencinin gözaltına alındığı belirtildi. Öğrenci derneği ve evlere düzenlenen baskınlarda birçok dergi, kitap ve CD'lere el konulduğu öğrenildi. Gözaltı gerekçesi öğrenilemezken, baskın ve gözaltıların, geçtiğimiz Çarşamba günü öğrencilerin BDP Kayapınar İlçe binasında devam eden dönüşümlü açlık grevi eylemine katılmasının ardından yaşanması dikkat çekti. Gözaltına alınan 15 öğrencinin, dosyada gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle avukatları ile görüştürülmediği bildirildi.

ANF NEWS AGENCY

2 Mart 2012 Cuma

1 Mart 2012 Perşembe

Sefer Selvi Çiziyor - 4+4+4

Sefer Selvi/EVRENSEL

Eğitimde 4+4+4 formülüne Bahçeli'den tepki: "Bu işler öyle basit değil..."

İZEL ROZENTAL ÇİZİYOR - HEPİMİZ TÜRKÜZ

İzel Rozental/ŞALOM

25 Şubat 2012 Cumartesi

E-MİZAH


E-MİZAH 1 Mart 2012 Perşembe

günü kaldığı yerden

devam edecek.

18 Kasım 2010 Perşembe

Sivil Polis Ne Arar La Üniversitede(?)

2010 Türkiye'si için kocaman bir ayıp. Çok sevgili, özgürlükçü iktidarın; kampüslere polis copunu sokarak öğrencilere özgürlük(!) getirme girişimi.
=
Amerika'nın Irak'a demokrasi(!) getirmek için, girme çabası...
e-mizah

28 Eylül 2010 Salı

İLK BERTARAF BEKİR ÇOŞKUN

"Ben bekir bey kalsın dedim... Turgay Bey, Bekir bey ilkelerimle bağdaşmıyor dedi. Sonuç itibariyle bir kurumda patrondan öte bir şey yok..."
---
e-mizah : hassiktir diyoruz hassiktir !..

SAHİL BÖLGELERİNDE AKP


23 Eylül 2010 Perşembe

BERTARAF DURAĞI

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Anayasa değişikliğine ilişkin halk oylamasının sonuçlarını açıkladı. Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan sonuçlara göre, Yurt İçi ve Yurt Dışı Seçmen Kütüğü'ne kayıtlı 52 milyon 51 bin 828 kayıtlı seçmenden 38 milyon 369 bin 99'u oy kullandı. Sonuçlara göre halkoylamasına katılım oranının yüzde 73.71 oldu. Kullanılan oylardan 37 milyon 644 bin 37 oy geçerli, 725 bin 62 oy geçersiz sayıldı. Geçerli oylardan 21 milyon 787 bin 244 oy "Evet", 15 milyon 856 bin 793 oy da "Hayır" çıktı. "Evet" oylarının geçerli oylara oranı yüzde 57.88, "Hayır" oylarının geçerli oylara oranı yüzde 42.12 olarak belirlendi.

21 Eylül 2010 Salı

SEFER SELVİ ÇİZDİ

Ticarethaneye dönen okullarla yeni bir eğitim dönemi başladı.

17 Eylül 2010 Cuma

ANALİZ >> GIRGIR DÖNEMİ


Türk karikatürünün günümüze dek uzanan son dönemleri, iç politikanın olduğu kadar dış politikanın da etkisinde kaldı. Bölgedeki gelişmelere bağlı olarak zaman zaman Ortadoğu’ya yönelen karikatürcüler, ulusları simgeleyen tipler yerine liderlere odaklandılar
Dördüncü dönem: 1970-1980
(popüler karikatürün alt kültürle karşılıklı etkileşimi ve Ortadoğu’ya bakışı;)
12 Mart 1971 müdahalesiyle başlayan baskı dönemi, kitleleri ve özellikle genç kesimi yeni arayışlara itti. Satışı bir anda 500.000’lere ulaşan popüler mizah dergisi Gırgır bu ihtiyaçtan doğdu.
Yeniden konuşma balonuna kavuşan karikatür, Türkiye’de ilk kez bu kadar geniş bir kitleye seslenme olanağını yakaladı, popüler oldu. 70’li yıllarda Türkiye’de neredeyse bütün gençlik Gırgır okuyordu.
Popüler mizah yayıncılığı yapan ve iç politikaya yoğunlaşan Gırgır dergisi, dışarıda Amerika ve Ortadoğu’daki ‘maşası’ İsrail tarafından sömürülen kesime sempati duyuyor ve Amerikan karşıtı olmak dışında elle tutulur bir dünya görüşü sunmuyordu.
Bu dönemde gerek gazetelerde, gerekse mizah dergilerinde Ortadoğu üç temel olayla gündeme geldi: İran’da Şah rejiminin devrilmesi ve Humeyni döneminin başlaması; Lübnan’daki iç savaş ve petrol krizi.
Aslında bu karikatürlerde bile, tıpkı daha önceki iki dönemde olduğu gibi, hükümetin dış politikasına karşı dişe dokunur bir muhalefet görülmemektedir.

Beşinci dönem:1980’lerden günümüze
(Bölgedeki siyasi gelişmelere paralel olarak, Türk karikatürcüsünün Ortadoğu sorununa yaklaşımı)
1980 askeri darbesi ile birlikte Türkiye’de önemli gelişmeler yaşandı: Gençlik siyasetten arındırıldı, iç siyasete endeksli mizah dergileri kapandı veya dağıtıldı, Güneydoğu’da PKK sorunu patladı, Ermeni terör örgütü Asala Türk diplomatlarını katletmeye başladı.
Mizah dergilerinin siyaset arenasından çekilmesi ve askeri yönetimin sıkı sansür uygulaması, dikkatlerin yeniden 50 kuşağı karikatürcülerinin üzerine çevrilmesine neden olmuştur. Yazısız fakat kinayeli karikatürler basında yer bulmaya başlar. Aslında yoğun baskı altındaki gazete yönetmenleri de en az sansürcü generaller kadar bu karikatürleri didik didik etmekte, içlerindeki gizli anlamı çözmeye çalışmaktadır. Özal’ın Amerikancı ‘liberal ekonomi’ politikası ise karikatürcüler için önemli bir esin kaynağı oldu. Türk karikatürcüsü, genel eğilimine aykırı olarak, PKK ve Ermeni terörü hariç, Türkiye’nin dış politikasına katı bir muhalefet yapmaya girişti.
Aynı yıllarda Ortadoğu’daki karışıklıklar giderek artıyordu. İran – Irak Savaşı, Filistinlilerin İsrail’de başkaldırışı, ardından İsrail ve Ürdün’den kovulmaları, Lübnan iç savaşı, Lübnan’daki Sabra ve Şatila katliamı, Amerika – Libya çatışması, bağımsız ‘Filistin Devleti’nin tanınması vb... gibi olayların dünyadaki yankıları ve televizyon haberciliğinin gelişmiş olması, entelektüel bakışa sahip 50 kuşağının bu konularla ilgilenmesini sağladı.
İsrail Devleti’nin tutumu, İran rejiminin devrim ihraç çabaları ve Türkiye’ye de yönelmiş olan Arap sermayesi yoğun eleştirilere hedef oluyordu. Ancak yüksek tirajlı gazetelerin başsayfalarına yer alan bu karikatürlerde, öncekilere göre en temel farklılık, çirkin ırk ayırımcılığının yapılmamasıydı. Genellikle devlet adamlarının karikatürleri çiziliyor, ulusları veya ırkları topluca simgeleyen prototipler kullanılmıyordu.
İsrail’in tek gözlü Moşe Dayan figürü yerini Menahem Begin’e, ardından da Şamir’e bırakmıştı. İran, Humeyni nezdinde eleştiriliyor, Libya’yı Kaddafi, Irak’ı Saddam simgeliyordu. Allegori terkedilmişti. Tek istisna, karikatürcünün kullanmaktan asla vazgeçemediği üç önemli simgeydi: Davud’un yıldızı, Haç, Hilâl...
1990 yılı beraberinde pek çok değişiklik getirdi; SSCB ile Demirperde’nin çöküşü, Saddam’ın Kuveyt’i işgaliyle başlayan ve I.Körfez Savaşı’yla sonuçlanan kriz, ABD’nin tek güç olarak dünyayı yönetmeye başlaması...
Bunca hareketlilik sonucunda 80’li yıllara damgasını vuran 50 kuşağında yorgunluk belirtilerinin görülmesi kaçınılmazdı. Ama nedense arkadan gelen yoktu ve sahne hâlâ onlarındı.
PKK’nın Güneydoğu’da giderek can yakması, Bosna’daki etnik temizliğe Müslüman dünyasının kayıtsızlığı, Suudi Arabistan’da sıradan suçlu bazı Türklerin kafalarının kesilerek infazı, karikatürcülerimizin eleştiri oklarını Arap dünyasına çevirmelerini sağladı.
İkibinli yıllarla başlayan küresel terör eylemleri, 11 Eylül, Irak Savaşı, II. İntifada olayları dünya basınında olduğu kadar Türk basınında da hak ettikleri yerleri buldu tabii ki.
2002 yılında, İkinci intifada nedeniyle Leman adlı popüler mizah dergisinde çizilen bir karikatür Türk Yahudileri arasında rahatsızlık yaratmış ve Şalom Gazetesi’nin başyazarı bu karikatürü protesto etmişti. Bu alışılmadık tepki sayesinde karikatür geniş basında biraz dikkat çekmiş, hatta Leman Dergisi hızını alamayarak bir de Filistin özel sayısı yayınlamıştı. Giderek yaygınlaşan İnternet ve televizyonun gücü karşısında, karikatürün kitleleri etkileme alanı giderek daraldı. Zaten siyasete meraklı yeni karikatürcülerin yetişmesi de 80’lerden bu yana mümkün olamadı.
2005 yılından bugüne Ortadoğu pek çok kez karıştı. Özellikle sanal ortamda Ortadoğu, İsrail ve Yahudilerle ilgili olarak sayısız karikatür yayınlandı. Peygamber karikatürleri krizi de bir anlamda bu tür karikatürlerin artmasını tetikledi. Ancak geniş medyada yer bulan karikatürlerin hemen hiç birinde kasıtlı olarak ırkçılık yapıldığı söylenemez. Ne Arap ne de Yahudi kimliğiyle doğrudan alay eden karikatür örneklerine rastlamadık. Bunun belki de tek istisnası Ofer olayıdır.
Son yıllardaki olumlu ekonomik gelişmeler ve özelleştirme çabaları sonucunda, yabancı sermaye Türkiye’ye ilgi duymaya başladı. Dubai ve Kuveyt kökenli çeşitli Arap şirketlerinin yanı sıra, İsrail uyruklu Sami Ofer’in şirketleri de Türkiye’ye ilgi duyanlar arasında yer aldı. Ofer önemli bir ihaleyi kazanarak ilgi odağı oldu. Ancak bu ilgi kısa sürede medyanın yoğun tepkisini aldı ve tepki doğal süreci izleyerek olarak karikatüre taşındı.
Hürriyet’teki karikatür, aynı gazetenin yayın yönetmenini bile rahatsız etmiş olmalı ki, karikatürden iki gün sonra yayınlanan başyazısında Ertuğrul Özkök, Ofer’in teklif veren konsorsiyomun ancak %20’sini temsil ettiğini, beş şirketten üçünün Türk olduğunu ancak konuyla ilgili bütün haberlerin “Ofer’in o küçüklüğümüzdeki “karaborsacı” tipini hatırlatan gözlüklü resmiyle” verdiklerini hatırlattı ve kamuoyuna ilginç bir soru yöneltti: “Sakın Ofer, Yahudi olduğu için olmasın?”
Yazar, Telekom’u alan Lübnanlı şirketin de günlerce yerden yere vurulmasını hatırlatarak Arap sermayesine olan reaksiyona da değindi ve yazısını şöyle bitirdi: “Ekonomik ulusalcılığı ‘ekonomik ırkçılığa’ götürecek tehlikeli bir yolun ağzındayız. Dikkatli olalım.”*
S O N
TEŞEKKÜR
Bu çalışmayı hayata geçirmeme önayak olan mimarlık ve sanat kuramcısı dostum Aykut Köksal’a, zengin arşivinden yararlanmamı sağlayan araştırmacı yazar Turgut Çeviker’e, eleştirilerini esirgemeyen araştırmacı yazar Rıfat Bali’ye ve çalışma süresince teknik donanımıyla olduğu kadar Osmanlı tarihi bilgisiyle bana yardımcı olan Hande Solakoğlu’na teşekkür ederim.
* King Kong Üzerine Düşünceler / Ertuğrul Özkök / Hürriyet Gazetesi, 29.09.05
KAYNAKÇA:
Turgut Çeviker arşivi
Dürrüşehvar Duyuran / Karagöz
Cevdet Kudret / Karagöz
Turgut Çeviker / Gelişim Sürecinde Türk Karikatürü
Rıfat Bali / Aliya: Bir Toplu Göçün Öyküsü
Orhan Koloğlu / Türkiye Karikatür Tarihi
Semih Balcıoğlu / Cumhuriyet Dönemi Türk Karikatürü
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi

15 Eylül 2010
Yazar
İzel ROZENTAL
yolcu@izelrozental.com

10 Eylül 2010 Cuma

Sefer Selvi Çiziyor


Sefer Selvi'nin Evrensel'de yayınlanan karikatürü...

8 Eylül 2010 Çarşamba

Haslet Soyöz Çizdi


Anayasa değişiklik paketi için 12 Eylül 2010 gün yapılacak referandum Türkiye’de son derece değişik, renkli, şaşırtıcı, uzun araştırmalara konu olacak sosyolojik ve politik bir ortam yarattı.

7 Eylül 2010 Salı

‘Evet’ duası...

(Cumhur Gazioğlu)

---

“YA Rabbim...
Bu referandum vesilesi ile geldik kapına...
‘Evet’leri çok eyle...
‘Hayır’ları yok eyle...
Laik-Kemalistleri şok eyle ya Rabbim...

*

Ya Rabbim...
Televizyona çıkan ‘hayır’cıları lal eyle...
Bülent Arınç Bey’in her bir lafını bal eyle...
Muhalefetin miting meydanlarını dar eyle...

*

Ya Rabbim...
12 Eylül günü bizi iktidara tamamen rapt eyle...
Devlet Bahçeli Beyefendi’yi bir miktar zapt eyle...
Geldik kapına, bu referandumu milletimize hap eyle ya Rabbim...

*

Ya Rabbim...
Bilhassa...
Genel başkanımızın her bir dediğini mühim laf eyle...
Villa, gemicik, mücevherat, evrakta sahtecilik, yatak odası dinleme, cezaya dönüşmüş sorgulama vs. gibi günahlarımızı affeyle...
Kılıçdaroğlu ne dese gaf eyle...
Yine de ‘hayır’ diyen olursa, bertaraf eyle ya Rabbim...

*

Ya Rabbim...
Medyayı bize milis eyle...
Seçim gecesi bilgisayarlara virüs eyle...
‘Evet’leri halis eyle...
Netice itibarıyla Cübbeli Ahmet Hoca’yı Anayasa Mahkemesi’ne reis eyle...
Gerisini beis eyle ya Rabbim...

*

Ya Rabbim...
Geldik kapına, bu referandum vesilesiyle bizi kabul eyle...
Darbukamızı davul eyle, yoncamızı marul eyle...
Atatürkçü olmayı zül, vatandaşı kul, laik cumhuriyeti kül eyle ya Rabbim, geldik kapına...”

(Bekir Çoşkun)
e-mizah

6 Eylül 2010 Pazartesi

This World Should Sink

...
Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. O'nun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve herşeyi yiyip bitirecektir. ...
(kızılderili şef seattle)


4 Eylül 2010 Cumartesi

Başbakan'dan TOBB'a boykot

ÇAĞSAMA -6- 'Referandum rüşveti'

45 derece sıcakta kömür dağıtımı
Referandum yaklaştıkça seçim rüşveti iddiaları da artıyor. Sıcaklığın 45 dereceye ulaştığı Gaziantep'te kömür dağıtımına başlanması tartışma konusu oldu. Uygulamayı 'Referandum rüşveti' olarak değerlendiren CHP’li Yaşar Ağyüz Başbakan Erdoğan'ın 15 Ağustos'ta yapacağı miting öncesi Gaziantep'te başlayan bu yardımı Meclis’e taşımaya hazırlanıyor. Yerel seçimler öncesi Tunceli’de yapılan beyaz eşya dağıtımı “seçim rüşveti” tartışmasına neden olmuş, izni veren Vali de ceza almıştı. Bu kez referandum öncesi benzer bir tartışma Gaziantep'te yaşanacağa benziyor. Kentin merkez ilçeleri Şahinbey ve Şehitkamil merkez ve köylerinde toplam 33 bin aileye kömür yardımı dağıtımı başladı. Ayrıca Sosyal Yardımlaşma Kurumu’nca verilen 150-200 liralık bayram harçlığı da şimdiden dağıtılıyor. RÜŞVET KOKUYOR CHP Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz yapılan yardım çalışmalarını “referandum rüşveti” olarak nitelendirdi. İNTERNETHABER’e konuşan Ağyüz şunları söyledi: ”Kömür yardımları Eylül gibi başlardı. Toplam kömür yardımı miktarında da yüzde 25’lik bir artış yapıldığı söyleniyor. Kömür yardımı alan aileler de “Evet” oyu şartı sunulduğunu iddia ediyor. Aynı şekilde Sosyal Yardımlaşma Kurumunca verilen 150-200 liralık bayram harçlıkları da dağıtılmaya başlanmış. Bunların tamamı seçim rüşveti kokuyor. Başbakan Erdoğan’ın Gaziantep’te 15 Ağustos’ta yapacağı miting öncesi yapılması da düşündürücü." Ağyüz yardım rakamlarıyla ilgili bir iki konuyu daha tespit ettikten sonra sorunu Meclis gündemine taşıyacağını söyledi. KAYMAKAM: FARKLI BİR AMAÇ YOK Şahinbey Kaymakamı Ali Çınar, kömür dağıtımının her yıl muhtaç ailelere yapıldığını, dağıtımın her yıl aynı dönemlerde yapılıp, rutin hale geldiğini, dağıtımı özellikle Ramazan ayına denk getirdiklerini söyledi. Çınar, “Bu yıl dağıtıma Perilikaya ve Serinevler mahallesinden başladık. Dağıtımı her yıl Ağustos, Eylül ve Ekim döneminde özellikle ramazan ayı döneminde yapıyoruz. Kesinlikle burada farklı bir amaçla dağıtım yoktur” dedi.
11 Ağustos 2010
e-mizah

1 Eylül 2010 Çarşamba

Latif Demirci Çizdi


Aydın’daki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına Vali Hüseyin Avni Coş ile CHP Milletvekili Fatih Atay arasındaki “padişah” ve “ördek” tartışması damgasını vurdu.
e-mizah

27 Ağustos 2010 Cuma

İzet Rozental Çizdi - Küresel İklim Değişikliği


Pakistan’da 800’den fazla kişinin ölümüne yol açan sellerin ardından, sular çekilmeye başladı. Felaketzedeler bu defa da salgın hastalık tehditi altında...
Yetkililer, 1929 yılından bu yana Pakistan’da böylesine bir sel felaketi yaşanmadığını bildirdi.
Ülkenin kuzeyinde muson yağmurlarının taşırdığı nehirlerden, bir milyon kişinin etkilendiği belirtiliyor.
Sadece başkent İslamabad’da ölenlerin sayısı 150’yi geçti.
Sel sularının çekilmeye başlamasıyla, ağaçlarda ya da çatılarda mahsur kalan binlerce kişiyi kurtarma çalışmalarına hız verildi. Botlarla bu kişilere ulaşılmaya çalışılıyor.
Üç bin 700 evin yıkıldığı sellerde köprülerin ve yolların yıkılması yüzünden hala ulaşılamayan bölgeler bulunuyor. Yüzlerce kişinin de kayıp olduğu belirtiliyor.
Yardım bekleyenler, günlerdir yiyecek ve temiz içme suyu bulamadıklarını söylüyor.
Felaketzedeler için kurulan kamplarda da salgın hastalıkların başgösterdiği haber veriliyor.

Afganistan’da 64 ÖlüAfganistan’da da muson yağmurlarının yol açtığı sellerde geçen haftadan bu yana 64 kişi öldü, 61 kişi yaralandı.
e-mizah