1 Nisan 2010 Perşembe

BÜLENT TEKİN YAZIYOR

SANAL SEVGİ(Lİ)LERİM

Milliyetçilik, dincilik, cinsiyetçilik, uzlaşmaz sınıflılıklarla örülmüş ulus devletimizin son model iktidarı AKP’dir. Son Anayasa’nın bazı maddelerini değiştirme niyetine rağmen kurmak istediği Baasvari demokrasi ulus-devletin yine kendisidir. Yani-büyük bir kandırmaca ile-toplumun devletle birlikte iktidarda olduğu yalanına dayalı eskinin tıpkısıdır. Ne yalan söyleyeyim-CHP, MHP gibi ittihatçı versiyonlara karşın-AKP’nin gideceği yol-çok istediğinden değil-zorunlu bir yol olabilir: İstikamet AB! AKP’nin-AB ve ABD’nin sıkıştırmasıyla-iste(me)se de gideceği yolun AB yolundan başka olamayacağı için-bizlere belki!-bir güvence olmasının emarelerine sosyolojik analizler rastlayabilir. Dilerim Baasvari Ilımlı İslam bir demokrasiye-küreselleşmenin büyük sorunları nedeniyle-AB ve ABD geçit verdirmeyecektir. Doğrusunu söylemek gerekirse iç dinamiklerimizin bunu engelleyecek gücü yoktur.

Peki, bu biçimlendirme nasıl oluyor: Belki bir şok yaşayacaksınız ama bunu küreselleşmiş finans tekelin yönlendirmesiyle-toplumun kendisi yani bizler!-yapıyor(uz). İşlem şöyle işler: Biz-artık biz değiliz!-toplum olmaktan çıkarız ve küreselleşmiş tekel’in bir aracı oluruz. Ve isteyerek, severek, oynayarak-zaman zaman da göbek atarak!-kendimizi canavarın ağzına atarız. Aslında bu anlattığım insanın insan olmaktan çıkma halidir. Okurlarımdan af dileyerek Şirazlı Sadi’nin (1213-1292) Gülistan’da anlattığı bir öyküyü-aklımda kaldığı kadar(ıyla)-anlatmak istiyorum: Adamın biri gözü ağrıyınca bir baytara gitmiş. “Gözüm ağrıyor, bana bir ilaç ver!” demiş. “Ne olur beni bu acıdan kurtar!” Baytar bu,-öyle sanıyorum ki adamın hayvandan farklı olmadığını anlamış-adama hayvanlara verdiği ilaçtan vermiş. Tabii olan olmuş, adam kör olmuş. Bir hışımla kadıya gitmiş, baytardan davacı olmuş: Gözünün karşılığını istemiş. “Gözünün karşılığı olmaz,” demiş kadı, “eğer eşek olmasaydı bu adam, baytara gitmezdi.”

Ulus-devletlerin işgal, direniş gibi durumlarda olumlu durumları olabilir. Ama bunun dışında artık sınıf, burjuva modeli, uluslararası tekelci güçlerin yerli iktidarı olarak şoven, milliyetçi, cinsiyetçi, dinci, emperyalist kültür gibi toplumu mahvedici özellikleri vardır. İktidar propaganda ve manipülasyonu öyle bir kullanır ki toplum adeta sanallaşır. Artık kimsenin babası öz babası değildir, evladı da öz evladı değildir. Toplum-modern köle olduğu halde-kendini devlet sanır, devlet de-yalanın en kralını atarak-kendini toplum sayar. Artık-bir düşünün-sanallaşmış bir insanın ne tür bir saflığından bahsedebiliriz. Şirazlı Sadi’nin Eşek Adam öyküsündeki adam’ın kendi eliyle bile bile kör olmasının daniskasını toplum kendi eliyle faşizmi getirerek yapmaktadır. Af ola!

Çıldırmış, sanal toplumdan bahsediyorum. Yazarı belki pervasızlıkla suçlayabilirsiniz ama ülkemizde ve dünyada olanlara bir baksanıza? Doğuştan asker milletiz, Türk-Kürt aynı dinin ümmetiyiz, ayrımız gayrımız yok, yoksul-varsıl hepimiz bu devlette iktidardayız sanal dünyası yozlaştırılmış (kendisi olmaktan çıkmış) toplumla olabilir. İşte böyle bir toplumda anayasa, demokrasi, siyasi partiler, cumhuriyet, iktidar, devlet, adalet, insan hakları, hak, hukuk, özgürlük kendini devlet (iktidar) sanan toplum için ancak sanal olarak vardır. Lafı şuraya getirmek istiyorum: Uluslar arası finans tekel ve şubesi devlet-devlet de bir tekeldir!-bizi (toplumu) öyle bir kırıma uğratıyor ki gözümüz ağrıdığında doktor yerine ayaklarımız kendiliğinden baytara yürümektedir. Yazarla-abartılarından belki!-dalga geçebilirsiniz ama-Allah aşkına!-ahlaki ve politik yetilerini kaybetmiş toplumun bilgisayar (çocuk) oyunlarının (sanal) programlarından ne farkı var? Fakiriyle-zenginiyle, Türk’üyle-Kürt’üyle iktidardayız diyen ulus devlet Abdullah Gül’ü, Tayyip Erdoğan’ı, Deniz Baykal’ı, Devlet Bahçeli’yi, İlker Başbuğ’u, Kürt toprak ağası Abdo’yu mu, yoksa Tekel işçisi Fatma’yı, evrak memuru Ali’yi, Türk askeri Mehmetçik’i, işsiz-gariban Kürt Musa’yı mı koruyor? Siz gerçekten-bu yazarla kafayı bulmak istiyorsanız-birini seçmelisiniz(!)

bulent_tekin@turk.net