Elazığ depremi bizi kerpiç düşmanı yaptı.[Oysa Tel Halaf (MÖ 6000-4000) döneminin çağdaşı olan Elazığ Tepecik ve Tülintepe yapıları iki ya da daha çok odalı dikdörtgen biçimli yapılardı ve duvarları kerpiçten yapılmıştı.] Ama Elazığ depremi (annesi ve kardeşi ölen) bir Çocuk Keko’yla magazinleşti. Keko’nun dramı dramatize edilerek sorumluların katil kerpiçler olduğu saptandı. Bir mizansen de bizden olsun(!) İdareci: “Keko, baban geldi!” Babası ağlayarak Keko’yu sardı. İdareci: “Keko, başka ne istersin?” Keko: “Annemi, kardeşimi isterim.” İdareci: “Keko, suç kerpiçlerindir! Siz Keko’yu bırakıp Almanya’ya gidecek misiniz?” Keko’nun babası: “(Ne diyeceğini düşünür)Yok yok artık Türkiye’deyim.” İdareci: “Keko, üzülme! Seni kolejlerde okutacağız!” Sanki Keko’nun annesini-kardeşini öldürenin adaletsiz kapitalizm-zalim feodal ağaları-oligarşik sistem değilmiş gibi tek suçlu (olarak) kerpiçler ilan edilmişti. Bu hep böyle giderse, yıllar sonra asimile edilmiş birer beyaz Türk olarak (Kürt) Keko’lar kurnaz adam devletinde yine olacaklardır. Ve kurnaz adam neolitik tarım ve köy kültürünün yapı elemanı (malzemesi) olan kerpici suçlayarak yeni modern uygarlığını (modernite’yi) yaşamaya devam edecek.
“Komünistler Moskova’ya!” “Vatan haini!” “Bölücü komünistler!” “Kürtçü bölücüler!” “Teröristler, anarşistler, eşkıyalar!” “Vurun komünistleri!” Çok değil, 12 Eylül öncesi ve uzun süre sonrasında bırakın sosyalistlere, 18-19 yaşlarındaki solcu çocuklara düşmanca bakanlar bugün en büyük insan hakları savunucusu ve demokrat oldular. Nasıl olmuştu: Vahiy mi inmişti ya da ölümü gözleriyle mi görmüşlerdi? Sosyalist sistemin yıkılışı ve ABD-AB politikalarıyla bizim eski ırkçı ve İslamcı faşistlerimiz bir günde dünyanın en demokrat insanları oldu. Bu her türlü tekel’in-devlet de bir tekeldir-adamı olan bu eski insanlarımız toptan ve ailece Avrupacı oldular. Şimdilerde iktidar tekelinden pay aldıklarından tv’lerde bizlere-hiç utanmadan-demokrasi dersi veriyorlar.
1968 Gençlik Kültür Devrimi’ni katbekat aşmış bu zatlar (yeni entelektüellerimiz) geçmişte besledikleri komandolar ve akıncılarıyla din, mezhep ve ideoloji çatışmaları (cinayetleri) yaratıyorlardı. Şimdilerdeyse aynı zamanda hem İslamcı hem ateist, hem eşcinselci hem feminist olabiliyorlar. Bu insanlar aynı zamanda antimilitarist, insan haklarıcı, tam demokrasi yanlısı, tarikatçı, mezhepçi, İslamcı, milliyetçi, Türkçü, muhafazakâr, liberal, sosyal demokrat, ahlakçı, tam demokrattırlar. Bizim hakkımızda katli vaciptir diyenler bugün tertemiz, ulu insan rolü oynamaktadırlar. Ancak tüm bu insanlarda var olan bir ortak özellik hepsinin tuzu kuru olmasıdır. Aslında bakmayın bunların İslamcı ve milliyetçi söylevlerine. Onlar magazinel, medyatik ve şov toplumunun kralını inşa ediyorlar. Bir kravatlı bir kravatsızdırlar. Bir gün camide, diğer gün kilisedeler. İnşa ettikleri sanal toplumla ve Hafız Esad’ın Baasvari demokrasisiyle binyıllar iktidarda kalma hevesindeler. Bu Baasvari ulus devletinin muhalefet partileri de aynı magazinsel senaryonun oyuncularıdır. Hepsi (iktidarı ve muhalefeti) hakikatin inkârını oynamaktadırlar.
1968 Gençlik Kültür Devrimi’nin yenilgisi, Sovyetik sistemin çöküşü kurnaz adamın farklı bir sömürme yöntemi kullanmasına neden oldu. Kurtlar, kaplanlar, aslanlar, kediler makyaj yaparak kılık değiştirdiler. Artık kurnaz adamın söylemlerinin yanında demokratik sosyalizm (söylemleri) bile sıfır kalır. Kurnaz adam antikapitalist, antifaşist, antiemperyalisttir. Kurnaz adam demokrattır, antimilitaristtir, feministtir, homoseksüel koruyucusudur. Kurnaz adam milliyetçidir, İslamcıdır, gayrimüslimlerin dostudur. Kurnaz adam laiktir, çevrecidir, yenilikçidir, ilericidir. Tarım-köy toplumundan (neolitik) kent, sınıf, sermaye ve iktidar (rahip+yönetici+asker) temelli modern topluma (tekel) geçen kurnaz adam özgürlük, eşitlik ve demokratikleşmeyle anılıyor.