14 Ocak 2010 Perşembe

Bülent Tekin - UYANIK ASKER ( GIRGIR )

UYANIK ASKER

Ya, bu aralar Kürt açılımı’ndan çokça bahsettik. Söylediklerimizin şimdilik bir getirisi olmamıştır. İlerde ne olur-Allah bilir!-ama bugün (gülemesem bile) gülümsemek istiyorum. Size askere giden kurnaz bir Kürt’ten bahsedeceğim. Melle Hasan’ın kardeşi askere gitmiş. Adam askerlikten çok korkuyormuş ama aynı zamanda rahatına düşkün biriymiş. Medresede feqi’lik (öğrencilik) yapmış(feqî, din öğrenimi gören öğrenci anlamına gelir), Kur’an okumuş, dini bilgisi olan dindar biriymiş. Acemiliğini zar zor atlatıp, usta birliğine dağıtım olmuş. Artık tek yapacağı şey burada yan gelip oturmaktır. Bunun çarelerini aramış. Usta bir askere sormuş: “Askerde insan nasıl rahat edebilir?” “Bölük komutanını ayarlarsan çok rahat edersin. Her şey onun elindedir!” “Bölük komutanı nedir?” “Hiç duymadın mı?” “Yok!” “Kendi bölük komutanını ayarlamaya bak sen! Arkadaşlarına sor, onu sana gösterirler.”

Bu konuşma üzerine kurnaz asker bölük komutanı ifadesini aklına yazmış ve bölük komutanının ne görev yaptığını öğrenmiş. Gerçekten de askerin en (y)etkili komutanı odur. Bunun üzerine kendi bölük komutanına ulaşma yollarını aramış. Bir hemşerisine sormuş: “Bizim bölük komutanı nasıl bir adamdır?” “Valla namazında niyazında biri(dir). Nurcu’dur diyorlar.” “Nurcu mu?” “Hee! Mescitten hiç çıkmaz!” Bu bilgiyi alan kurnaz asker-zaten kendisi de dindardır, bu işi iyi kıvıracağının ayırdındadır-komutanını ayarlamaya karar vermiş. Ve bunu bir mektupla ağabeyi Melle Hasan’a yazmış. Mektup Arap alfabesiyle yazılmış Kürtçedir. Mektup, askerlikte rahat etmenin yolunu bulduğu açıklamasıyla başlar. Komutanın namazında niyazında Nurcu biri olduğunu anlatır. (Asker, medrese eğitimi almış dindar ve Kürtçü olduğundan, Nurcuları sevmemektedir. Melle Hasan’ın öfkesinden korktuğu için bir çeşit zorunlu müsaade almak istemektedir.) Mektubun bir yerinde şöyle yazar: “Sen tilkinin Hacca gitme olayını biliyorsun! O ne yaptıysa ben de onu yapacağım: ‘Zamanında bir tilki vardı, Hacca gideceğim dedi./Ben Xecê’nin (Hatice’nin) tavuğunu yiyeceğim yola çıkmadan./Yalan ve hile yapacağım/ta ki köye kadar./Gittim bir büyük köye./Baktım ki tavuklarla horoz köyün mezbelesinde./Seslendim horoza: Ey hoca dedim./Gel gidelim Hacca!/Kurtuluş imamlıkta değil, Hacda’dır!/ Onu ikna ederek beraber yola çıktık/Tabii sonra tilki ne yapar: Tilki horozu yer!’ ”

Tabii bu Kürtçe şiir çok uzundur ancak bu kadarını mektupta yazmış. Artık her şey tamamdır. Kurnaz asker öğle ve ikindi namazlarında özellikle mescitte komutanın arkasında namaz kılmış, hep komutanına gözükmeye çalışmış. Komutan bunun farkında olmuş: “Oğlum madem bu kadar dindarsın, sabahları namazını burada kıl ve burada kal. Kahvaltı ve öğle yemeklerinde yemekhaneye git. Diğer zamanlarda hep burada kal. Sabahları senle namaz kılmak isteyenlere namaz kıldırırsın. Öğle ve ikindi namazlarında gelebilirsem ben de gelirim. Akşam yemeğini ye ve namazını kıl. Yatsıyı da kıl. Bir yatmaya git!”

Böylece komutan emir vermiş ve bizim asker de gidip silahını depoya teslim etmiş. Artık o resmen bir imamdır. Sadece yemek vakitleri yemekhaneye gidiyor, diğer zamanlar hep mescitte yan yatıp keyif çatıyordur. Ve böylece bizim asker arazi olmayı çok iyi başararak teskere almış. Ordu şimdilerde imam açılımı yapıyor(muş) ve belki de Kürt açılımına da sıcak bakıyordur. Kontrgerilla, Kozmik Oda, Özel Harp, Telekulak, Ergenekon, Fethullahçılık, Milli Birlik Projesi derken, ülke yıllardır uluslar arası tekel güçlerin idaresinde demokrasi yalanı ile idare ediliyor. Biz yine de Kürt sorununa mesafeli olan askere, orduda askerlik yapmış bir Kürt’ün hikâyesini anlattık.

---
bulent_tekin@turk.net
---